25 Haziran 2011 Cumartesi

Porto

Son 10 yılda Avrupa'nın en iyisi kim sorusuna kayıtsız şartsız herkesin cevabı Barcelona olacak . Evet katalanlar bir numara peki ya iki numara kim ?
Real Madrid , Liverpool , Manchester , Chelsea ve ya Arsenal mi ? . Yine çoğu kişi bu takımlardan birinin adını söyleyecekler. Ama bence hiçbiri değil . Futbol parayla oynanıyor bu kulüplerde . Transfere milyonlar döküyorlar fakat elde ne var ? Manchester'ın lig şampiyonluğu hariç koskoca bir "0" . Yani futbolun yeşil renkli Benjamin Franklin'in portresinin kazandığı bir oyun olmadığını tekrar hatırlattılar . Bu takımlar transfere milyonlar harcıyor dedik . Peki kime harcıyorlar bu paraları bu oyuncuların fabrikası nere ? Evet şimdi de madalyonun öteki yüzüne bakalım. İspanya ve Okyanus'tan başka komuşusu olmayan bir ülkeye uğrayalım ; Portekiz'e .



Portekiz'de ne var ? Neden Portekiz ? Aslında bu soruların bir kaç cevabı var . Portekiz alt yapı ve transfer politikasını dünyanın en iyi benimsemiş ülkelerinden . Parayı değerlendirmede ki ustalıkları yüzünden adeta "acaba Kayserili mi lan bunlar ?" diye sormaktan alamıyor insanı . Şaka bir tarafa yine sorularla ve cevaplarıyla devam edelim nasıl başladı bu Portekiz hegomanyası ? Neden son 10 yıla damgasını vurdular daha önce nerdeydiler ?


Şimdi gelelim Portekiz'in para kazanmaya başlamasına . Temelinde yine biz Türkler varız aslında . Şimdi daha dikkatli okuyun ; Galatasaray UEFA şampiyonu olduğu yıllarda Hakan Şükür'ün yanına bir forvet alıp kadrosunu güçlendirmek istiyordu . Menajerler aracılığıyla Porto'da oynayan bir futbolcu önerildi ; Mario Jardel . UEFA'yı almanın verdiği sarhoşlukla tarihinin en pahalı transferlerinden birini yapan Galatasaray Süper Mario'yu 16 milyon € bonservisle kadrosuna kattı . Parayı kullanmaktaki ustalığını konuşturan Porto'lu yöneticiler Galatasaray'dan kazandığı parayla eski sömürge Brezilya'dan 5-6 genç oyuncuyu kadrosuna kattı . Varlığını bile bilmediğimiz , hatta maçlarını bile seyretmeye tenezzül etmediğimiz Portekiz futbolunun önlenemeyecek olan çıkışı o günlerde başlamıştı. Belki de Galatasaray’ın ödediği 16 milyon €’luk bonservis bedeli Porto’nun bugünlerinin temelini attı kim bilir .




Porto öyle oyuncular keşfetti ki bir anda tüm büyük kulüpler Porto'da ki altın madeninde altın aramaya başladı . Kaz gelecek yerden tavuk esirgemeyelim felsefesi güden devler Portekiz ekibinin kapısına balyalarla dolu musluğu akıtmaya başladı . Barcelona'da ki La Masia futbol akademisinden Messiler , Puyollar yetiştiyse Avrupa'nın yıldızlarının çoğununda temelinde Ejderhalar var . Dragao stadının çimlerinden bir kere geçen çoğu futbolcu şimdilerde dergilerin kapaklarını süslüyor . Şimdi ise sizlere hayretler içinde bakılacak bir tablo veriyorum ;


Porto'nun milyon euroalara sattığı yıldızlar ;





Porto darphanesi çalışmaya devam ede dursun , kulüp artık futbolcu fabrikası olmaktan sıkılmış olsa gerek (!) Avrupa'ya teknik direktör ithal etmeye başladı . Mourinho'nun elmas gibi parladığı kulüp şu günlerde ise Chelsea'ye , tam 13 milyon € sözleşme fesih bedeli karşılığında başarılı antrenörü Andre Villas Boas'ı yolladı . Şahsen Porto'dan korkmaya başladım artık . Yakında top toplayıcı çocuk ve taraftar satmaya başlamalarından tırsıyorum ciddi ciddi . Son sözlere gelirsek Porto bu kadar oyuncu sattı bu kadar teknik direktör kaybetti . Peki ne kazandı ? Porto bu dönemde : 1 Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu , 1 UEFA Avrupa ligi şampiyonluğu , 5 Portekiz kupası ve 10 yılda 9 kez lig şampiyonluğu kazandı Mavi-Beyazlılar. Bizim kulüplerimiz neden bunu yapamasın . Neden oyuncu alırken paralar dökmek yerine oyuncu satımından paralar kazanmayalım . Umarım yöneticilerimize Porto örnek olurda Türk futboluda daha iyi yerlere gelir . 1 UEFA kupası değil 5 Şampiyonlar Ligi kazanırız . Tek temennim bu .

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder